"All my friends drive a lowrider and a lowrider is a little lower..."
Borges sagolsun. Harika bir yazi yazmis. Cok sonradan okudum. Post uzerine de bu parcayi koymus. Hem bu parcayi dinleyip hem de onun bu harika yazisini okurken farkli yerlere gittim. O derenin karsisinda kalanlara hep uzulmus ve onlar icin aci cekmis biri (kimi zaman birebir derenin karsi tarafinin karsiligi bendim) olarak geldigimiz noktada kendimi yillar icerisinde ne kadar da degismis oldugumun farkina variyorum. Ne kadar karsi gelmeye calissamda bana verilmek isteni ne yazik ki basariyla ve mucadele etmeden kabul ettigimi yillar sonra üzüntü ve şaşkınlıkla farkediyorum. Meger mahalle baskisi nasil da tek tarafli degilmis yillar sonra Turkiye'ye kesin donus yaptigimdan beri gözlemliyorum. Sorun, Dindar-Laik-Ulusalci-Demokrat-Kurt-Laz-Alevi-Turk ayrimi degil. Sorun farkliliklara tahammulsuzlugumuzdur. Yurt disinda kalmis, hatta tatile bile gitmis pek cok insanin da gördügü bir gercek vardir. Gerek Avrupa gerek ABD gerekse Rusya topraklarinda cesit cesit ülkenin insanlari yasar. Yuzlerce origin farkini görürsünüz. Bunlar bu ülkerlerin kültürlerine muazzam bir zenginlik katar. Turkiye ise tam aksi yonde tek renk tek ses hali, tek kanalli televizyonlara benzerdi. Farkliliklara tahammulsuz ve onlari da kendine benzemeye zorlayan bir anlayis. Yillar sonra farkli bir anlayis bizleri kendilerimizi sorgulamaya itiyor. Ancak herkes tedirgin. Benim aklima ise pek te sevmedigim Sinan Cetin'in tv de soyledikleri geliyor. Sunucu acilim hakkindaki goruslerini sorunca;"Acilimi kimin yaptigi onemli degil. İsterse Kuşum Aydin yapsin, sonuna kadar destekliyorum."